İSTANBUL, (DHA)
Halk arasında şeker hastalığı denilen tip2 diyabet rahatsızlığına rağmen Mardin’de düzenlenen Mezopotamya Yarı Maratonu’nda 21 km yaş grubunda 1’inci olan 42 yaşındaki Özcan Bos, “2013 yılında halk arasında şeker hastalığı denilen tip2 diyabet rahatsızlığıyla yüzleşmek zorunda kaldım. Doktorum bana bundan sonra hareketli bir hayat sürmemem, beslenme alışkanlıklarımı tümüyle değiştirmem gerektiğini söyledi. Ben de günün her saati açık havada yapabileceğim, benim için en uygun olan sporun hafif tempoyla koşmak olduğunu düşündüm. Böylelikle koşu serüvenim başlamış oldu” dedi.
Edirne’de yaşayan 42 yaşındaki Özcan Bos, halk arasında şeker hastalığı denilen tip2 diyabet rahatsızlığı olduğunu öğrendikten sonra koşulara başladı ve Mezopotamya Yarı Maratonu’nda 21 km yaş grubunda 1’inci oldu. Sporcunun şimdiki hedefi ise İstanbul Yarı Maratonu’nda kendi yaş grubunda ilk 3’e girmek.
Özcan Bos’un soru-cevap şeklindeki röportajı şöyle;
– Kendinden bahsederek başlayalım. Nerede doğdun büyüdün, ne iş yaparsın? Profesyonel olarak hangi sektördesin?
“1982 yılında Edirne’nin Lalapaşa ilçesi Çömlekakpınar köyünde doğdum ve büyüdüm. Ticaret meslek lisesinden mezun olup, askerliği yaptıktan sonra Edirne Merkez’de bulunan bir akaryakıt istasyonunda çalışmaya başladım ve o yıllardan beri aynı sektörde yönetici olarak çalışıyorum.”
– Koşma fikri ne zaman başladı? Bir kırılma anı var mı? Yoksa ‘fırsat bulursam koşmaya başlarım’ mı dedin?
“Ortaokul yıllarımda amatörce okul takımında koştuğum zamanlar oldu ama asıl 4 yıl önce başladım diyebilirim. Aslında başlamamın bir dönüm noktası. 2013 yılında halk arasında şeker hastalığı denilen tip2 diyabet rahatsızlığıyla yüzleşmek zorunda kaldım. Doktorum bana bundan sonra hareketli bir hayat sürmemem, beslenme alışkanlıklarımı tümüyle değiştirmem gerektiğini söyledi. Ben de günün her saati açık havada yapabileceğim, benim için en uygun olan sporun hafif tempoyla koşmak olduğunu düşündüm. Böylelikle koşu serüvenim başlamış oldu.”
– İlk yarıştan, kürsü gördüğün ana kadar yaşadığın deneyimler nelerdi?
“İlk yarışımı 2019 Nisan ayında yaşadığım şehir Edirne’de koştum. İlk kez kürsüye 2022 yılı Kasım ayında Gelibolu’da yaş grubumda 1. olarak çıktım. İlk yarışımla ilk kürsüye çıkma zamanım arasında yaklaşık 3,5 yıl kadar bir süre var. Bu süre içerisinde pandemi dönemi de var. Sokağa çıkma yasaklarında bile koşmaya devam ettim. İlk başladığım zamanlar 10 dakika bile koşamıyordum. Tekrar tekrar aynı koşuları yapmaya devam ettikçe bu süreler uzamaya başladı. Hatta bir gün beraber koştuğumuz arkadaşlar “Bugün 21 km koşacağız sen de gel” dediler. Ben o zamana kadar hayatımda 21 km hiç koşmamıştım. Başladık koşmaya tabii ben 21 km’yi koşarak tamamlayamadım. Bacaklarımda her çeşit ağrı ve kasılmalara maruz kaldım. Ama bu olay beni asla durdurmadı ve koşamadığım bu mesafeyi 2 yıl sonrasında 26 Kasım’da Mardin’de yapılan Mezopotamya Yarı Maratonu’nda 21 km yaş grubunda 1’inci olarak tamamladım.”
– Bu yola girdiğinde ailenden ve çevrenden nasıl geri dönüşler aldın?
“Eşim bu yolda benim gerçekten en büyük destekçim oldu. O bu denli destek olup arkamda durmasaydı ben şu anki başarılarıma ulaşamazdım diye düşünüyorum. Sonuçta her gün devamlı zaman ayırmanız gereken bir durum var. Hem işte çalışıyorsun, hem zaman ayırman gereken ailen var. Bir yerden biri eksik kalıyor. Bazen bu dengeyi kurmakta zorlandığım zamanlar da olmadı değil, hatta çocuklarla daha fazla zaman geçirmek için bazen gece onlar uyuduktan sonra koşmaya gittiğim bile oldu. Çoğu zaman çevremdekilerden çok fazla koştuğum için olumsuz yorumlar aldığım oldu. Tabii ki bazen sırf bu yorumlara maruz kalmamak için koştuğumu gizlediğim zamanlar da oldu ama her şeye rağmen beni destekleyenlerin sayısı az değildi. Benim kendimce gerçekleştireceğim hedeflerim olduğu için olumsuz olan her yoruma kulaklarımı tıkadım ve motivasyonumu kaybetmedim.”
– Koşu maceranda olumlu / olumsuz sende iz bırakan en önemli olay neydi?
“Benim gibi bu sporu düzenli olarak yapanların en büyük korkusu sakatlanmaktır. Çok şükür şu ana kadar böyle bir olumsuzlukla karşı karşıya kalmadım. Fakat başladığım günden şu zamana kadar önce sağlığıma hızla kavuştum diyebilirim. Sigara ve alkol kullanıyordum, zaman içerisinde daha iyi koşabilmek için hepsini bıraktım. Bedenen yapılan bir spor olmasına rağmen her antrenmandan sonra sanki bedenime karşı borcumu ödemişçesine ruhsal olarak da bir değişim içerisine girdiğimi fark ettim. Yarışmalar için gittiğim yerlerde her ne kadar rakiplerim olsalar da iz bırakan arkadaşlık kazanımlarım oldu. Yarışma için gittiğim yerleri bu vesile ile tanımış ve gezmiş olmanın avantajını da söylemeden geçmek olmaz.”
– Geri dönsen, bu macerada değiştirmek istediğin şey ne olurdu?
“Ben bu spora 38 yaşımda başladım. Başladığımda “Yarışlara katılırım, kürsüye çıkarım” gibi hedeflerim yoktu. Şimdi bugün geriye dönme fırsatım olsa daha genç yaşta bu spora başlamak isterdim. Kim bilir belki profesyonel olur, bu alanda iyi bir kariyer yapma fırsatı yakalardım. Yani içimde geç kalmışlığın burukluğu yok değil.”
– Bu hikaye nerede bitecek? Nihai hedefin ne? Ne kadar daha? Ya da neyi gerçekleştirdiğinde bırakacaksın?
“Bu hikaye sanırım sağlığım el verdiği sürece devam edecek gibi, katıldığım yarışmalarda 70’li 80’li yaşlarda halen devam edenleri gördükçe bu inancım daha da güçleniyor. Bu yüzden şunu da gerçekleştireyim, bu başarı da olsun bırakırım gibi bir düşüncem hiç olmadı. Fakat önümde uzun bir yol olduğunun farkındayım. Gerçekleştirmek istediğim başarılarım ve hedeflerim tabi ki var, İstanbul Yarı Maratonu’nda yaş grubumda ilk 3’e girmek istiyorum ve benim için zor bir hedef olduğunun da farkındayım. Fakat koşuya ilk başladığımda da yarı maraton koşmak benim için zordu. İstemek ve çalışmak bir araya gelince hedefler daha yakın oluyor sanki. Bir de kendimi hazır hissettiğimde 3 saatin altındaki sürede 1 kere tam maraton 42.195 metre koşmak istiyorum.”
– Yaşadığın şeyi tam olarak nasıl tanımlarsın? Bir ispat çabası mı? Seni mutlu eden şeyi yapmak mı? Başka bir şey mi?
“Hayatım boyunca yapığım bir işten dolayı çevremdekilere bir şeyleri ispat etmek gibi bir çabam olmadı. Koşuda da aynı şey geçerli aslında. Yarışlarda her ne kadar rakiplerimizle yarışıyor, kendimizi ispatlıyor gibi görünüyor olsak da ben her yarışanın ilk önce kendisi ile yarıştığını düşünenlerdenim. Koşmak şu an için hayatımın beni mutlu eden bir parçası, bir tutku benim için. İnşallah hayatımın bundan sonraki dönemlerimde bu tutkum hep aynı sıcaklığını korur.”
– Hayatı boyunca hiç koşmamış ama içinde koşmaya dair cesaret kırıntıları olan insanlara ne söylemek istersin?
“Benim bu konuyla alakalı çok sevdiğim biz söz var. ”Koşmak istiyorsanız hemen çalışmaya başlayın, hayatınızı keşke yapabilseydim diye harcamayın.’ Geç kaldım dediğinde başlasan bile hiç başlamayanların önünde olduklarını fark etmeliler bence. Tek dikkat edilmesi gereken konu doğru materyal ile koşmaktır: Bunların en önemlisi ayakkabı olmalıdır. Doğru ayakkabı ile koşulmadığı takdirde ortopedik sakatlanmalara maruz kalma riski yüksek olacaktır.”
(FOTOĞRAFLI)