Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Husiler ve yeni nesil asimetrik savaş taktikleri 

Ortadoğu’da intihar yeleği ve el yapımı patlayıcıların yerini intihar drone’ları ve hassas güdümlü füzeler alıyor.

Ortadoğu’da intihar yeleği ve

Yemenli milisler, dört ay boyunca Kızıldeniz’de faaliyet gösteren İsrail bağlantılı olduğundan şüphelenilen ticari gemilere ve Batılı savaş gemilerini ele geçirdiler, insansız hava aracı ve füze saldırıları düzenlediler. 

Dünya ticareti için stratejik deniz geçiş noktasından geçen ticari yük hacmi yüzde 80 azaldı. 

Husiler olarak da bilinen Yemenli milis grubu Ensar Allah’ın ABD ve İsrail’i “daha fazla sürprizleri” var ve Tel Aviv Gazze’deki acımasız saldırısını sürdürdüğü ve İsrail’den insani yardım yapılmasını engellediği sürece deniz saldırılarına devam etmeyi planlıyor. 

Önde gelen Husi isimlerinden Abdül Settar el-Nehmi, sorunların üstesinden gelindiğini söyledi.

El Nehmi yerel medyaya verdiği röportajda, “Liderliğimize ve onun kararlarına olan inancımız tam, bu da bizi Gazze’deki kardeşlerimize destek amacıyla bu operasyonları sürdürme konusunda motive ediyor” dedi.

Yeni “sürpriz” mesajı 

Yetkili, Washington ve Tel Aviv’in beklemesi gereken “sürprizler” hakkında ayrıntılı bilgi vermedi ancak denizcilik harekâtının, Husiler küresel güçleri İsrail’i dizginlemeye “zorlayana” kadar devam edeceğini vurguladı.

Husi lideri Abdülmelik el-Husi, geçen haftaya kadar milislerin füze ve insansız hava aracı saldırıları ile gemi ele geçirmelerinin bir çetelesini sunarak, devam eden harekât sırasında şu ana kadar 96 füze ve insansız hava aracı saldırısının başlatıldığını ve 61 geminin hedef alındığını söyledi.

Husilerin bir anlamda kanıtladığı şey, gelişmiş Batı’nın, devlet dışı aktörlerden İran ve Rusya gibi ülkelere kadar uzanan daha zayıf düşmanlardan kaynaklanan iki cephede artan zorluklarla karşı karşıya olduğu. 

Bu zorlukların başını füze ve drone üretimindeki ilerlemelerin, yakın zamana kadar yalnızca en zengin devletlerin kullanımına sunulan son derece güçlü silahları demokratikleştirmesi çekiyor. 

Ortadoğu uzmanı Marc Champion’ın yazısına göre intihar yeleği ve el yapımı patlayıcıların yerini intihar drone’ları ve hassas güdümlü füzeler alıyor.

Daha sonra da güvenlik açıklarının giderek artan asimetrisi bir problem olarak karşımıza çıkıyor. 

Husiler, gelişmiş ülkelerin hedef açısından ne kadar zengin olduğunu gerçek zamanlı olarak gösteriyor. Geçen yılın sonunda kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasılası 76 bin doların üzerinde olan ABD gibi zengin, karmaşık toplumların, kişi başına düşen GSYH’si 650 dolar olan Yemen gibi bir ülkeye göre saldıracak (ve kaybedecek) çok daha fazla şeyi var. Küreselleşmiş bir ekonomide, tüm bu zenginlik yaratımını destekleyen altyapının büyük kısmı deniz aşırıdır.

Dolayısıyla Husiler, Arap yarımadası ile Afrika Boynuzu arasındaki Bab al-Mandab boğazından geçen küresel nakliyenin yaklaşık %12’sini kesintiye uğrattığında, bu durum Avrupa’daki tüketicileri ve Asya’daki üreticileri etkiliyor, ancak Yemen’i etkilemiyor. 

Petrol tankerleri Süveyş Kanalı’ndan daha uzun, daha pahalı rotalara geçmek zorunda kalırsa, ABD pompalarında benzin fiyatları yükselirse Husiler bundan çok daha az etkilenecek. Aynı durum, aynı boğazdan geçen bir düzine veya daha fazla uluslararası denizaltı veri kablosuna saldırmak için de geçerli. 

Fiber obtik kablolar 

Kızıldeniz’deki denizaltı saldırılarla kıtalararası veri kablolarının önemi de tekrar gündeme geldi. Her gün bu küçük fiber optik otoyollardan trilyonlarca dolar geçiyor, iletişimden ve gelişmiş orduların çalışması için güvendiği veriler de ayrıca önemli. 

Kızıldeniz’deki olay, tıpkı İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’nın başında Almanya’nın deniz altı telgraf kablolarına saldırması gibi, savaş bağlamında kararlı bir düşman tarafından ortadan kaldırılmaları halinde neler olabileceğine dair bir fikir veriyor. 

Son yıllarda düşman bir devletin diğerinin kablo bağlantılarını kestiğine dair doğrulanmış bir vaka yok ancak, bu gibi şeyleri kanıtlamak zor, ancak ülkeler savaşta olduklarına inandıkları sürece bu gerçekleşecek gözüyle bakılıyor. 

Dünyanın yaklaşık 1 milyon mil uzunluğundaki denizaltı kablosunu gösteren haritalarda çarpıcı olan şey, göreceli bağımlılıklar hakkında söyledikleridir. Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar uzanan büyük bir kıtasal güç olan Rusya’nın yalnızca bir avuç kısa atlamalı deniz altı kablo bağlantısı var. Yine de yıllardır dünyanın en büyük su üstü ve su altı deniz yeteneklerinden birini bunlara ulaşıp onları izlemek veya potansiyel olarak dinleyip yok etmek için geliştiriyor. Rusya’nın elbette kendine ait çok sayıda fiber optik kablosu var ama bunlar karada.

Öte yandan ABD, Husilerle mücadelesini tırmandırmanın cazibesine direnmeli. Gazze’deki savaş bitene kadar Süveyş Kanalı nakliye güzergahının geçici olarak kaybedilmesi, küresel ekonominin ayakta kalabileceği bir maliyet. 

Mobil füze rampalarını hedef almak her zaman bir köstebek vurma oyunu olacaktı ve Husileri caydırması pek mümkün değildi çünkü “Büyük Şeytan” tarafından saldırıya uğramak siyasi açıdan onların işine yarıyordu. 

  • Bu makale n-ost işbirliği ile “Competative Narratives” projesi kapsamında hazırlanmıştır.